Kötü insanlar dendiğinde aklınıza hemen insanlara, hayvanlara ya da doğaya fiziksel olarak zarar verenler gelir. Şiddet içerikli bir tokat atmaktan başlayıp, ateşli en korkunç silah kullanımına kadar pek çok şeyi sayabiliriz.
Benim bunların dışında “Kötü İnsan” ya da “Kötü Ruh” olarak tanımladığım başkaca bir grup insan daha var. Örnek mi istersiniz; hafta sonu diyelim ki tatil için kaldığınız küçük şirin bir köyün ekmek fırınından sabah erken taze, sıcacık simit almak için sıraya girdiniz. Neşeyle sabah sevdiklerinizle yapacağınız kahvaltıyı düşleyip siz daha sırada beklerken, sırtınızdan parasını uzatarak,
-Bana gevrek 10 tane simit versene ordan, diye bağıran insandan bahsediyorum.
Ya da İstanbul’da köprü trafiğinde kaderinize razı olup günü sakin tamamlamak için tüm sabrınız ve sevimliliğinizle 20 km hıza bile kalbiniz pır pır ederken, emniyet şeridinden üstelik size de korna çalarak geçen içinde de sanki sizin başka bir gezegende olduğunuzu hissettirecek pek alışık olmadığınız tiplerle dolu diyelim ki beyaz bir Doblo’nun sürücüsünden bahsediyorum. Daha da katmerlisi arka pencereden yediği çikolatanın paketini atıp, bir de dışarıya tükürdüğünü düşünsenize.
Çok canınızı sıkmayayım, tabi ki daha sempatik “Kötü Ruhlar” da yok değil. Uçak körüğe değil de apronun en ücra köşesine park etmek üzereyken, pencere kenarında oturmasına rağmen üzerinizden atlamaya çalışmak suretiyle kabinden ilk çıkmaya aday olacaklarla hiç karşılaşmadık diyebilir misiniz?
Her ki grubunda ortak bir noktası olduğunu düşünüyorum. Şiddete başvuranların önceden planlayıp belirli hedefleri olmasının yanında, hiç kimseyi hedef almadan da, tıpkı kuyruklara kaynak yapmayı adet haline getirmiş insanlarla hedef gözetmeksizin uyuştuklarını düşünüyorum.
Yanlış bir anlama olmaması adına, şunu belirtmem de fayda var. Zira ben bu konuda herhangi bi eğitim almadığım gibi psikolojik bir tahlil de yapmam söz konusu olamaz.
Ruhsal olarak bu tipleri kesinlikle merak ediyorum. Hatta tarihçilerin son zamanlarda çok popüler olan “Homo Sapiens” familyasından “Neandertalle” hatta “ Denisovanlı” atalarımızın keşfi ile onların DNA dizimi sırasında bu tip kötü genler nasıl oluyor da günümüz teknolojisine yahut ta yaşamına ayak uydurabiliyorlar. 40.000 yıl önce bir simit almak için kuyruğa kaynak yapmayı bilmeyen bu sevgili ilk insanların gelişiminde hangi yaşam döngüsü gerçekleşmiştir ki günümüze gelene kadar bu kadar evrimleşebilmişlerdir.
Benim tüm meselem bununla da bitmiyor. Bu tip davranışlar sergilemeyen insanların buna benzer olaylar karşısında, hadi onlara da “İyi Ruh” diyelim, nasıl şaşkın kaldıkları ve bazılarının basit bir simit alımını dahi gece kabuslarına kadar taşıyabildikleri?
Aslında yukarıda anlattığım gibi, bu olayda veya buna benzer sıcak girişimlerde “Kötü Ruh” ’ un herhangi bir seçilmiş hedefi de yok. Dolayısıyla evine simit alabilen veya simit kalmadığı için eli boş dönen “İyi Ruh” ’ un kendisinin bizzat hedef olmamasına rağmen üzüntü içerisinde bir tatil gününü geçirmesi de benim kanaatimce yine insan bilimcilerinin araştırması gereken diğer bir husus.
Yine canınızı fazla sıkmadan kendime yönelttiğim bir başka konuda; bu “Kötü Ruhlar” ’ın da eve gittiklerinde tıpkı “İyi Ruhlar” gibi gece fetişist duygularla sevinerek uyuyup uyuyamadıkları ile ilgili. Benim bu konu ile ilgili naçizane tezim şu; şu son “Kötü Ruhlar” ‘ı da iki gruba ayırmaktayım. Birincisi gerçekten sıraya kaynak yaparak, metroya tükürerek ya da ormana bilmeden sigara atıp, üstüne bir de oradan geçen bir kediye tekme atanların geceye kalmadan büyük bir coşku ile günlerine devam ettikleri. Bunlarla bir terapi seansında keyifle ve neşeyle anlatabileceklerini de hayal etmiyor değilim. Ya ikinci gruptakiler. Yani düşünsenize, zor olduğunu biliyorum ama bir düşünün, tüm bu yaptıklarının aslında onlara herhangi bir mutluluk verdiğinden bile habersiz olanlar.
“İyi Ruhlar” ‘ ın çektikleri eziyeti tahmin bile edemezsiniz. Uçağın zaten en arka koltuğunda oturup olaylara şahitlik eden yani bir “İyi Ruh” iseniz, hemen çareler üretmeye ya da felsefe, sosyoloji, psikoloji hatta antropoloji gibi bilimlere acilen müracaat ederek kendinizi bir güzel paylarsınız.
Halbuki sayıları hızla artan, atalarından aldıkları “farkında olma” genini dahi düşünce sisteminden çıkarmayı başarabilmiş bu sevgili diğer “Kötü Ruh” grubu, hiçbir şey olmamış gibi gece yataklarına girip mışıl mışıl uyumaya devam ederler.