Güncel Haftalıklar- 22 Anlaşamadıklarımızdan mısınız?

Siz hangi niyetteydiniz?

Hıdırellez’de tatlı bir telaşla gül ağacı arayanlardan mısınız? Belki de Hızır’la İlyas’a okuyup üflediniz. Sanki aynı niyetlerdeniz. Benim için de okunup üflenmişti. Hatta gizlice kâğıdı bile görmüşlüğüm var, dala asılmadan önce. Bir araba, bir ev, bir de Prag tatili. Hatta hatta kâğıdın üstüne, aziz heykelleriyle süslü âşıkların durağı Charles Köprüsü’nün resmi bile yapışıktı. Hepsi de oldu, çok çalışkandım. Tam Prag’a gideceğimiz sabah, onları benim adıma yazan niyetli, arabayı, evi, hatta Prag tatilini alıp ortadan kayboldu. Keşke rahmetli Tanpınar bir de ‘Niyetleri Okuma Enstitüsü’ kursaydı. Sahi siz hangi niyetten siniz? Oysa ben sizi aynı niyetteniz sanmıştım.

Olsun benim tanrıçam var, hatta tanrıçalarım. Güzel Örgülü Demeter’e giderim. Ana Tanrıça, ana, anne… Zorda kalmam. Sarı saçlarını omuzuna döker, meşalesiyle bana yol gösterir. Alt tarafı birkaç buğday tohumu isterim. Bahçeme ekerim. Güneş tanrıçasına, rüzgâr tanrıçasına avuç açarım ve yağmur duasına çıkarım. Etrafa çitler, demirler, duvarlar örerim. Bu sefer yaş tahtaya basıp hasadımdan olmam, aç kalmam.

Sahi siz “komşusu açken tok yatanlardan mısınız? Hatta hatta onlar için dua edenlerden mi? Hıdırellezci, Eyüp Sultancı, yatırcı yoksa katırcı mısınız? Aman demişlerdi kulağıma bir vakitler; ” fincancı katırlarını sakın ha ürkütme” diye. Yeni Cami’de namaza durup, sonra dilenen, ardından Nimet Abla’dan sonu mutlaka on üçle biten bir bilet patlatanlardan mısınız?

Bizim ev, araba gidince üç kere kahve falına baktırdıydım. “Üçten fazla olmaz, uğursuzluk getirir” dediydi. Üç vakte kadarmış. “Biz de dört vakit olmaz, ya üç ya da beş” dediydi. Tanpınar abi, niyetleri okumak yetmedi, bir de vakitleri bulmak gerekmiş. ‘Niyetleri Okuma Ve Vakitleri Bulma Enstitüsü’ lazım memlekete. Ah Tanpınar abi, ne de erken göçmüşsün. Şöyle her sokak başına birer otomat koyardık. Ne lazım abime? Üç vakit, acelen varsa tez vakit. Sahi yoksa siz beş vakitlilerden misiniz? Neyse halin çıksın falın… Otomata parayı bastın mı şakkadanak cevabı gelirdi. Misal; gece Hıdırellez’e giden kadının niyeti nedir? Ya da Cuma’da abdestsiz oturanı ifşa butonu… Belki Demeter’in buğday deposuna göz dikenleri bile anlardı be Tanpınar abi. Bas butona al listeyi… Öğrendik öğrenmesine kime başvuralım? Ah ben yine tanrıçalardan şaşmam. Gider Mantinealı Diotima’yı bulurum. Bizim Sokrates’in Diotiması. Kadına şikâyete gidilir mi? Sohbet diyelim… Kadın diyorum ama Sokrates düzgün bir şey dememiş ki mübarek. Tanrıça mı, hocası mı? Belki vicdanının sesi diyen de var. Olsun düşünsenize içinizde bir tanrıçanız var, sizinle konuşan. Ah vicdanım keşke hiç konuşmasan…

Sahi sizinle aynı tanrıçası olmayanlardan mıyız? Anladım siz hiç anlaşamadıklarımızdansınız.

Siz yoksa şu hiç vicdanı olmayanlardan olabilir misiniz?

Yorum bırakın