Pandemiden önce evin temizlik işlerine yardım etmek için yanımızdaki eski Rum köyünden gelen bir kadıncağız vardı. Çocuklarını evlendirmiş, torun tombalak sahibi, köyün eskilerinden. Dedelerinden Rumlarla komşuluğunu, onların karşı kıyıya yolculuğunu dinlediğini anlatırdı. Evde balık halinden aldığımız midyeyi ona ikram ettiğimizde, şaşırdı, ne olduğunu bilmediğini, hayatında hiç tatmadığını söyledi. Ege köylüsü, köyü denize en fazla bir km mesafede. İyon şehir devletleri, Teos, Lebedos arasında. Bir zamanlar dünyanın zengin ticaret merkezi. Felsefenin başlangıcı, düşünmenin, sorgulamanın, mitostan, logosa, yani hurafeden akıla geçişin toprakları… Dünyanın 2500 yıl önce yaşayan insanlara hayranlık duyduğu halkın komşuları olan bizler bugün yanı başımızdaki kıymetlerin farkında mıyız? Bugünün gündemi ekmeği dünyada en çok tüketen ülkeyiz. Yıllık 180-210 kğ. (Fao2018)
Ortalama 5kğ deniz ürünleri tüketimiyle Avrupa ülkeleri arasında sonuncuyuz. Tavuk tüketimi bile Avrupa tüketiminin 7kğ altında, makarna ortalama değerlerde. Peki ne yiyoruz, iyi haber sebze yiyoruz, başka? yanında ekmek yiyoruz.
1960’larda Paul MacLean tarafından geliştirilen Üçlü Beyin Kuramı adı verilen basit bir model var. Buna göre beynimizin kısımları şunlar;
Sürüngen Beyin, beyin sapı da denilen bu bölüm; kalp atışı, sindirim, nefes ve basit hareketleri kontrol ederek hayatta kalmamızı sağlıyor.
Duygusal, limbik veya memeli beyni; düşünmemize gerek duymayan birçok işlevi , beyin alışkanlıkları, fiziksel beceriler, duygusal hafıza, acı ve zevk merkezlerini kontrol ediyor. Ana işlevi bizi güvende tutmak.
Rasyonel beyin, insan beyni veya neokorteks olarak adlandırılan üçüncü kısım; öğrenme, akılcı düşünce, karar verme, yaratıcılık, empati, şefkat, iş birliğinden sorumlu…
Stresli ortamlarda beyne daha az kan ve daha az oksijen gidiyor. Bu durumda beynin ancak duygusal/limbik kısmı kullanılabiliyor. Daha açık bir ifadeyle yaratıcı olmak, akılcı kararlar alabilmek için daha fazla oksijene, daha kaliteli uykuya ve kesinlikle iyi beslenmeye ihtiyaç var.
Peki Dünya’da neler oluyor;
Wordometer’e göre her 2-3 saniyede bir kişi açlıktan ölüyor. Dünya’da aç insan sayısı 850 milyon, aşırı kilolu insan sayısı 1.7 milyar, obez olanlar 775 milyon kişi. Son bir sayı, günlük kamusal askeri harcamalar yaklaşık 3 milyar dolar.
Oxfam’ın yayınladığı raporlara göre zenginlerin servetinin sadece 1% ile dünyada açlık çeken insanların yarısı kurtulabiliyor.
Türk-İş’in Mart 2019 da yayınladığı raporda ülkemizin nüfusun 80%sinden fazlasının açlık ve yoksulluk sınırında olduğunu söylüyor. Sadece yoksulluk yok, kalitesiz besinlerden dolayı obezite artıyor. Tıpkı Amerika’da olduğu gibi.
O halde sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde, çok çalışmamız, stres altında yaşamamız, borçlanmamız destekleniyor, neokorteksin ihtiyacı olan, oksijen, besin ve uykuya en az ulaşmamız, yaratıcılığımız, aydınlanmamız ve akılcı olmamız, sorgulamamız istenmiyor. Yoksa “istenen fakirliği” ortadan kaldırmak bu kadar zor olmazdı. Ekmeği ile nimeti arasında sıkışmış dünyamızda ya maddi gıdayı fazla kaçırıyoruz ya manevi gıdayı…
Vallahi Ahmet hocam gene çok güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.
Ama belirtmeliyim ki; gıdamız hep eksik ne maddi ne manevi olarak tam değiliz.
Saygılar
BeğenLiked by 1 kişi
Bana da terapi olsun diye yazıyorum. Teşekkürler. Pandeminin en azından olumlu tarafı diyelim…
BeğenBeğen