Güncel Haftalıklar-12 Pandemos

Pandemos*

Virüs sadece Ramazan ayına mahsus olmak üzere 19:00 ile 05:00 arasında bulaştığına göre, bu saatlerde sokağa çıkılmaması, teravih namazına gidiliyorsa bu durumda teravih namazına gidenlere bulaşmayacağı, ancak teravihe diye gidenlerin teravihe gitmedikleri takdirde virüsün sadece onlara bulaşacağı sonucunu çıkartabiliriz.

Okul çağlarında yukarıdakine benzer bir örnekleme veya akıl yürütme yapanlara “ bize felsefe yapma” derdik. İçinde “sevgi” olan pek çok şeyden yavaş yavaş koptuğumuz gibi, “bilgelik sevgisi”, “hakikat sevgisi” (Philosophia) diye adlandırılan felsefeden de uzaklaşıyoruz. Bunu ben söylemiyorum, bizzat felsefe yapanlar, Alain Badiou gibi, Fransız solunun önemli filozoflarından biri söylüyor.

“Çağımızda yaşadığımız sıkıntıları analiz edince felsefe bugün savunmaya çekilmiş bir görüntü veriyor”

Yaşananlar sadece ülkemize özgü değil. Farkımız, bırakın çocuklarımıza felsefeyi anlatabilmeyi, yobaz kafaların ele geçirdiği eğitim müfredatı ve yüce imamlarımız sayesinde insan sevgisinden bile korkar olduk.

Oysa felsefe için “mantıklı isyanlar” diyor Rimbaud. Mantıklı bir isyan, devrim arzusu… Tıpkı şiire yakıştırdığımız “devrimci bir eylem” gibi. Felsefe zaten şiirle başlamış. Elbette içinde başkaldırı olacak.

Felsefi arzu kolektif hayatta olduğu kadar kişisel hayatta da bir başkaldırma arzusudur ve bu arzu tatmininden oluşan mutluluk görünüşünden ayrı olan gerçek bir mutluluğa yönelmiştir. Hakiki felsefe soyut bir alıştırma değildir. En başından, ta Platon’dan beri dünyanın adaletsizliğine karşı koymuştur.” Badiou

Felsefe tarihinde söyledikleri yüzünden bizzat kendileri adaletsizliğe uğrayan, bu sebeple, yurdundan kovulan, yakılan, öldürülen pek çok filozof vardır. Antik Yunan’da Sokrates, bugünkü Datça’ya bağlı Miletos antik kentinde yaşayan doğa filozoflarından sonra ilk defa MÖ 400’lü yıllarda insanı merkeze alan, onu özne olarak sorgulayan bir tavırla yola çıkmıştır. Devrin Atinalı sofistlerinin aksine, “nereden gelindiğini, nereye gidildiğini, “niçin”i sormakla hayatını geçirmiştir. Savunduğu değerler uğruna fikirlerinden ölümüne karar verildiğinde bile vazgeçmemiştir.

“Sizler de yargıçlar, ölüm karşısında iyi umutlara kapılmalısınız; şunu da kafalarınıza iyice koyunuz ki, iyi bir insana yaşamı süresince de, öldükten sonra da hiçbir kötülük gelmez.” Sokrates

Günümüz dünyası başkaldırıya uygun olmayan veya olamayan bir düzen sunuyor. Yönetim sisteminin iddia ettiği şey, kendisinden başka bir düzenin mutluluk getirmeyeceği ve seçeneksiz olduğu… Radikal söylemler, azgın milliyetçilik, cemaatler, dinciler, iletişimin egemenliği, paranın ve metanın hâkimiyeti ile korku salıyor. Arkasından mutlu olabilmemiz için daha büyük ev, yeni araba, güzel tatiller, yurt dışı geziler, sevimli ev hayvanları, düzenli ve itaatkâr işler öneriyor.

Sokrates meşhur diyaloglarının birinde şöyle diyor;

“Ben sağlamım, sağlam olmak da istiyorum, zenginim, zengin olmak da istiyorum. Demek ki bende olanı arzu edebiliyorum. Be adam, sen zenginliği, sağlığı, gücü, gelecek için istiyorsun, çünkü bugün için istesen de istemesen de bunlar sende var. Bende olanı arzu ediyorum dediğin zaman, acaba demek istediğin şu olmasın, bugün elimde olanı yarın için de arzuluyorum. Bütün bu değerlerin ileride bizim olmasını, elimizde kalmasını istemek, henüz elimize geçmemiş bir şeyi sevmek değil midir?”

Bir yandan mevcut dünyanın güvensiz ve kırılgan olduğu konusunda sağır bir bilince sahipken, öte taraftan yine mevcut dünyanın sağladıkları ve sağlayacakları ile mutluluğu arıyoruz.

Felsefenin işte bu paradoksta bizi açmazdan kurtaracak yegâne anahtar olduğunu kabul etmekte fayda var. Badiou’nun Fransız İhtilali’nin en önemli devrimcilerinden Saint-Just’e atfen “mutluluk Avrupa’da yeni bir fikirdir” dediğini hatırlatıyor.

O halde antik çağlardan beri gelen öğretileri cebimize koyup “mutluluk bizim için yeni bir fikirdir” diyebilir miyiz?

Sokrates’in akıl hocası olduğu varsayılan Mantienalı kadın Diotima ile sevgi üzerine konuşması yol gösterici olur mu?

“…bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, güzel işlerden, güzel bilgilere, güzel bilgilerden sonunda tek bir bilgiye varacaksın: bu bilgi de tek başına var olan salt güzelin özünü tanımaktan başka bir şey değildir. İnsanın salt güzellikle karşılaştığı an yok mu, sevgili Sokrates işte yalnız o an için insan hayatı yaşamaya değer!”

Bir bireyden özne haline gelmeyi ve dönüşmeyi kabul eden insan için her zaman mutluluk vardır.

*Yunanca’da bütün halka ait, halkın malı demek.

Platon’un Şölen-Dostluk kitabında (sayfa16) iki ayrı Afrodit’ten bahseder. Biri göğün kızı olduğu için Göksel,  diğeri Platon’un “pandemos” sıfatını kullandığı Zeus ile Dione’nin kızı olan Afrodit. Çeviren herkese ait anlamında “orta malı” olarak çevirmiş. Filozofların en sevdiği ikilik kitapta dialoglarla Afrodit üzerinden anlatılmış.

Platon, Şölen-Dostluk, T. İş Bankası, Çevirenler S. Eyüboğlu, A. Erhat

Alain Badiou, Gerçek Mutluluğun Metafiziği, Monokl, Çeviren Murat Erşen

Platon, Sokrates’in Savunması, Remzi Kitabevi

Yorum bırakın