
“Önce Caique‘i, daha sonra da İçeriye Bakan Kim?’i okuduğumda, ‘sadece gözleriyle gülebilen’ bu çocuğun, benzersiz bir yazar olduğunun da ayırdına varmamam olanaksızdı.” diyor, değerli yazar, şair ve akademisyen Hilmi Yavuz.
Daha önce karşılaşıp neden okumadım diye kendime hayıflandığım muhteşem öykü kitabının yazarı Mehmet Günsür. Belki ödülünü ona en çok yakışan Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazanmakla almış ancak genç yaşta aramızdan ayrılmasaydı kim bilir daha neler yazacaktı. Kitabın kapağındaki resim gibi sizi minik bir yelkenli ile alıp güzel koylarda usulca gezdiriyor. Siz farkında olmadan o sizin kulağınıza yazdıklarını fısıldıyor. Bilinen sularda dolaştığınızı zannediyorsunuz, kitabı bitirdiğinizde geri dönüp aslında hiç bilmediğiniz suları tanımak için heyecan duyduğunuz ‘edebi bir eser’.
“Sular kıyıda cam yeşili, buğulu, açıklarda, adaların oralarda madensi koyu lacivert ve kıpırtılı”
Yazdıklarının bakmaya doyamadığınız bir tablo gibi olmasının, iki yıl iktisat okuduktan sonra okulu bırakıp, ardından Devlet Güzel sanatlar Akademisi’ni bitirip ressam olması ve sergi açmasının etkisi büyük. Türkiye’de reklam sektörünün yeni büyümeye başladığı doksanlı yıllarda, en iyi ajanslarda, reklam yazarlığı, yaratıcı yönetmenlik ve yöneticilik gibi görevlerde bulunmuş. Son yıllarda reklam yazarlarının özellikle Türk öykü edebiyatına ne kadar katkı verdiklerini düşünürsek, Mehmet Günsür sanki onlara örnek olmuş, yollarını açmış. Günümüz popüler kültür karmaşasından çok uzak, kendi halinde yazmış, eserlerini az sayıda arkadaşları için bastırmış, sonra bundan vazgeçmiş bir söz ustası.
“Çocuk uyandı. Rüya görmüştü. Trampetini çalmaya başladı. Öbür kuşları korkutmak için. Gökyüzünden, ekinleri yemeye gelen bütün kuşları.”
Sade, yalın, kısa sözcüklerlerle deniz diplerinden çıkan el değmemiş inciler…